17 Mayıs 2009 Pazar

ANVERS-ANTWERPEN












Şöyle söyleyelim.Eğer Brüksel Ankara ise,o zaman Anvers = İstanbul. Bizimkiler buradayken yaptığımız güzel etkinliklerden biri de trene atlayıp Anvers'e gitmek oldu.Yaklaşık 45-50 dakika sürüyor. Brüksel'in durgun,yaprak kımıldamaz halinden sonra bu kalabalık enerjik şehir çok iyi geldi.
LİMAN KENTİ
Herşeyden önce su kenarında arkadaşlar. Su demek,yol demek.Kültür,sanat,ticaret paylaşımı demek.Anvers Brüksel'e nazaran bence güzel bir şehir.Ülkenin ticari merkezi bir liman kenti. Dolayısıyla pekçok etkinliğe,müzeye,alışveriş merkezine evsahipliği yapıyor.İnanın ilk gelişim 29 Ekim resepsiyonu sebebiyle ve arabayla olmuştu. Bizimkilerle beraber bu kez doyasıya şehri keşfettik.
HOP IN BUS
Efendim insanın konukları olunca seyahat planları da dolayısıyla ona göre yapılıyor.Bizimkilerin yeni bir şehirde benim gibi o delik senin ,bu delik benim dolaşıp,birkaç kez kaybolup yeni yerler keşfetmeye ne sabrı ne enerjsi var. Ancak ben de şehri tanımıyorum ki yol göstereyim.Bir gece önceden kafa yorup,sonuçta oldukça basit bir yöntem buldum. Hemen hemen her ülkede olan tur otobüslerini deneyecektik.Hiç binmemiştim ama tüm şehri baştan sona hem de dinleyerek gezmenin daha iyi bir yolu yok gibiydi.Gerçekten de turnayı gözünden vurduk.Tren istasyonuna yakın bindiğimiz otobüs toplam 7 durakta bize tüm şehri ana hatlarıyla gösterdi.24 saat geçerli biletinizle istediğiniz durakta inip,bir sonraki otobüsle devam edebiliyorsunuz.Biz otobüsten inmeyip tüm şehri gördük,sonra gözümüze kestirdiğimiz durağa metroyla gittik.Sonra yine otobüsü yakalayıp tren istasyonuna geri döndük. Hem pratik hem kolay bir yol oldu.
PIRLANTA
Anvers'in en önemli özelliği tüm dünyadaki pırlantaların yüzde 80'inin kesim ve cilalama merkezi olması. Yüzyıllardır Ortodoks Yahudilerin egemenliğindeki sektör 30 bine yakın istihdam sağlıyor.Gittiğimiz Gün Cumartesi yani Şabat Günü olduğu için dükkanların çoğu kapalıydı. Yani ellerinden çantalarına kelepçeli pırlanta tüccarlarını göremedik. Hoş artık herşey Pırlanta Borsası ve bankalar tarafından halledilse de ,sokağın enerjisinden bir şey kaybetmediği söyleniyor. Belki ticari yaşamlarını göremedik ama Cumartesi bize daha önce hiç görmediğimiz kıyafetlerde koyu dindar Yahudilerin ibadete gidiş ve dönüşlerini görmemizi sağladı.
RUBENS
Anvers'in en önemli özelliklerinden birisi de ünlü ressam Rubens'in memleketi olması. kent içerisinde sanatçının eserlerinin yer aldığı büyük bir müze bulunuyor. Ayrıca evi de müze haline getirilmiş. Fazla vaktimiz olmadığı için gitmedik ama sanatseverler için güzel bir keşif olsa gerek. Yine Rubens'in pekçok eseri Brüksel'deki Güzel sanatlar müzesinde görülebilir.
MODA
Anvers'in bir başka özelliği de son yıllarda farklı avant-garde çizgisi ile moda merkezi olması. 1987 de Anvtwerp 6'lısı diye bir grup tarafından başlatılan rüzgar ,halen kenti hatırı sayılır moda tasarımları ile dünyaya tanıtıyor.Hatta kentte bir moda müzesi bile var.ANVERS İSMİ
Son olarak bir de şehrin isminin nereden geldiğinden bahsedelim.Şehrin ismi bir efsaneye dayanıyor.Limana yerleşen bir canavar gemi sahiplerinden haraç kesiyormuş.Canavarın hışmından korkan ahalinin bu zuküm karşısında sesi çıkmıyormuş. taki Silvius Brabo isimli kahraman Romalı genç gelene kadar.Brabo canavarı öldürüp kestiği elini de nehre atmış.Hand werpen ( el kesmek) kelimesi de zamanla Antwerpen'a dönüşmüş. Hikaye bu ya..Günümüzde ise canlı gece yaşantısı,pubları,barları ve kafeleri ile yaşayan bir şehir Anvers..

Hiç yorum yok: