22 Eylül 2008 Pazartesi

BIR BEKLENMEDIK ZIYARET



































Efendim bu şehre yeniden gelmeyi dilemiştim ama samimiyetle bu dileğimin bu kadar çabuk gerçekleşebileceğini tahmin etmiyordum.Cuma akşamı merkezden gelen bir telefon üzerine yeniden Paris'e geldik.Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının temaslarını izlemek üzere buradayız. Yine en erken trenle Parise vardık. Cumartesi günü otel arayışına başlayınca haftaiçi otel fiyatlarının ne derece yüksek olduğunu ve yer bulmanın da zorluğunu anlamış oldum.Neyse nisbeten şehrin içinde bir İbis otelinde yer ayırttım.Sabah yaklaşık 1 saat taksi kuyruğunda bekledikten sonra otele geldik.Eşyaları bıraktık. Ben basın danışmanını aradım.Henüz bakan beyle görüşmediğini söyledi. Sonraki konuşmada ise daha netti.Bakanın bugün toplantılarının basına kapalı olduğunu ve demeç vermeyeceğini iletti! Nasıl yani?? biz o zaman niye bugünden gelmiştik??Bunun üzerine danışmana telefonumun açık olduğunu ve ne zaman isterse bize haber vermesini söyledim. Kameraman arkadaş Yücele ne yapacağını sordum. O dinleneceğini söyledi. Ben ise fazla vakit kaybetmeden otelden dışarı çıktım. İş var gelin diyene kadar ne görebilirsem bu şehirde görmeye karar verdim. Özetle okuyacaklarınızın hepsi üstünkörü bir şehir turundan ibaret.Detaylara girecek vaktim olamadı maalesef. Yanımda sadece ve sadece metro haritası vardı. O da bana yeter de artardı..Çıkmadan resepsiyondaki kıza Seinne nehrindeki teknelere nereden binebileceğimi sordım. Eyfel kulesinin altından dedi.Bu şehri kısacık zamanda nasıl göreceğimi düşünüp turistik ama panoramik nehir turuyla başlamaya karar verdim.Hemen en yakın metro istasyonuna yöneldim.
METRO FARESİ
Gerçekten Paris metrosu şimdiye kadar gördüklerim içinde en kapsamlısı..16 hat üzerinde yaklaşık 200 kilometre uzunluğunda ve günde yaklaşık 5 milyon insan taşıyormuş.Ayrıca finüküler sisteme de bağlanıyor. Yani kentin altında gerçekten bir başka şehir akıyor gibi..Neyse ilk işim bir günlük serbest bir metro bileti almak oldu. Sonra haritama bakarak Eyfel Kulesi durağına gittim..Çıktığımda tam karşımda duruyordu.
EYFEL KULESİ
Meşhur yazarın anektodunu hatırlatayım.Ünlü yazar hergün Eyfelin altında bir kafede randevularını veriyormuş. gelip sormuşlar-üstad Eyfele bu sevginiz nereden ? diye.-Ne sevgisi demiş.Bu çirkin beton yığınını şehirde görmediğim tek yer burası!!Valla benim de kanım ısınmadı ne yalan söyleyeyim. Evet heybeti ve yukarı doğru çıkan teleferikleri müthiş ama ben soğuk buldum.Neyse efendim.Söylendiği üzere;Eyfelin yanından yürüyerek Seinne nehrinin kenarındaki teknelerin kalktığı noktaya ulaştım.Biri 4 dk sonra kalkıyordu hemen atladım..
SEINNE NEHRI
Teknenin en arkası manzarayı en iyi göreceğim yer diye oturdum ama yol boyunca arkadaki eksoz borusundan genzim yanmadı değil.Yaklaşık 1 saat boyunca şehir gerdanlık gibi saran köprülerin altından geçtik. Hem köprüleri hem de etraftaki tarihi önemli yapıları tanıtan bir sunum dinledik.Ben memnun kaldım.Özetle ne derece tarihi yapıların korunduğunu ve etkileyici bir şehir olduğunu gördüm.
SACRE COEUR DE MONTMARTE
Ezbere bilgilerle gezilirse Paris ziyareti ancak bu kadar oluyordu..Louvre müzesine de gidecek vaktim yoktu..Eyfel Kulesi;Seinne nehri derken ;üçüncü aklıma gelen yer ; Montmarte tepesi oldu.Metroda Anvers durağında inip yukarı 5 dakika yürüdüğümde tam karşımda bembeyaz Sacre Coeur kilisesi duruyordu..Hiç üşenmeden kademe kademe merdivenlerinden çıktım.Biraz eşek anırtan cinsten nefesinizi kesiyor !!Ama manzara da öyle.Aslında tepeye çıkmak için bir de teleferik var. Ama geç farkettim,hakkımı dönüşe sakladım.Kutsanmış kalp anlamına gelen kilisenin girişinden aşağı baktığınızda tüm Paris ayaklarınızın altında. Müthiş panoramik bir görüntü var.Yemyeşil çimenlerin üzerine insanlar uzanmış;kimi kitap okuyor kimi etrafı seyrediyordu. Kiliseyi gezdim.Sonra insanları takip ederek kıvrılarak yukarı çıktım .Aradığım yeri bulmuştum.
MONTMARTE
Öyle çok filmde izledim ki bu sanatçılar sokağını.Görmeyi çok arzu ediyordum.Ünlü ressamlara evsahipliği yapan daracık sokakları ;restorantları ;kafeleriyle Montmarte ressamlar sokağı karşımda duruyordu. Meydanda onlarca ressam ya eserlerini sergiliyor ya da turistlerin karakalem portrelerini çiziyordu. Heryerde o kadar az durabildim ki;gönlüm saatler geçirmek istedi.Biraz etraftaki rehberlerin anlatımlarına kulak verdim.Kimbilir ne önemli detayların önünden geçiyordum ama maalesef ne kitabım ne bir hazırlığım vardı. Bir haritam bile yoktu. Kulak dolgunluğu el yordamıyla ne görebildiyesem görmeye çalışıyordum.Bir daha ki sefere daha detaylı diyerek yokuşun başına geldim. Bu kez teleferik hakkımı kullandım.Kısa olsa da eğlenceli bir inişti.
PIGALLE
Tüm bu isimleri seyrettiğim filmlerden biliyordum. Pariste geçen yüzyılın başında sanatın ;şov dünyasının ve hüzünlü yaşam öykülerinin mekanları.Moulin Rouge filmi ne kadar güzeldi. Sonra farklı versiyonlarıyla ressam Lautrec'in hayatını seyretmiştim.Montmarte'ye gelirken Pigalle den geçtiğimizi görmüştüm. Bu sefer yürümeye karar verdim. Bir iki dükkana sordum yolu tarif etttiler. Ancak olan olmuştu. Bir türlü varamıyordum. Bu arada Mahmutpaşa gibi en ucuzcu malların satıldığı bölgeden geçtim. Ardından Arap mahallesine geldim. Çeyizlik kıyafetler sokak ortasında amaçsızca duran onlarca genç adam; ve üstlerine sineklerin konduğu açık alanda satılan iftar tatlıları..Sonra sabah geldiğimiz Paris Nord garının önünden geçtim. Bir köprüyü de geçtikten sonra durdum. Yaklaşık 15 dakikadır yürüyordum ve bence yanlış taraftaydım. Bir gazete büfesine sorduğumda beni doğruladılar.Tam ters istikamete gelmiştim.Ancak bu sayede Paris'in kuzey mahallelerinin bir bölümünü görmüş oldum. Bir şehirde kaç türlü yaşamın içiçe yaşandığının ipuçlarını aldım. Hemen ilk metroya atladım. Pigalle de indim.
MOULIN ROUGE
Efendim biraz ilerleyince havada dönen kırmızı yeldeğirmenini seçebiliyor gözünüz. Aynen geçen yüzyılın başında olduğu gibi yerli yerinde duruyor. Ve revü kızlarının gösterileri de sergilenmeye devam ediyor. Masalsı bir havası var. Film karesinden çıkmış gibi..Pigalle'den son rotama geçecektim..Champ-Elysees(şanzelize)ye..
CHAMP-ELYSEES
Metroda De Gaulle durağında inip önce o muhteşem takı gördüm. Sonra caddenin kenarından başlayıp boylu boyunca Şanzelize'de dükkanlara baktım. Cartier ;Guerlian ;Louis Vuitton ilk aklıma gelenler. Ardı ardına pasajlar ve kafeler var. Güzel bir yer..Bir kaldırımı bitirdiğimde artık ayaklarımın üzerine basamıyordum. Hemen karşı kaldırıma geçtim ve bir pizzacıya girdim. Günü güzel bir yemekle bitireyim diye düşündüm..Adı da Pizza Pino idi. Bana Ankara'da çocukluğumu hatırlattı. Yukarı kata çıktım. Kıza Parise ilk kez geldiğimi söyledim.Bana cam kenarında küçücük bir masa verdiler. Tam hava kararırken Şanzelize'yi seyrediyordum. İnsanların telaşını;gün bitimi koşturmacasını..O sırada bembeyaz bir limuzzinin caddededn geçişini..Herşey güzeldi;pizza hariç. Bu kadar da kötü beklemiyordum. Gerçekten hayal kırıklığına uğradım. Neyse ne yapalım..Çabucak yiyip kalktım. Ve hemen ilk metroyla otele döndüm. Dönüşte artık tecrübeliydim 3 hat değiştirdim!! Özetle bugünü yaşamın bana verdiği güzel bir hediye olarak algıladım ..Neden mi? Çünkü 3 gün sonra doğumgünüm..

8 yorum:

Adsız dedi ki...

oh oh oooohhh haarika valla. sayende şöööyle bir gezip geldim:)))) tabii msn konuşmamızdan önce okuyabilsem daha güzel olurmuş. :)))

Adsız dedi ki...

"Bana cam kenarında küçücük bir masa verdiler. Tam hava kararırken Şanzelize'yi seyrediyordum. İnsanların telaşını;gün bitimi koşturmacasını..O sırada bembeyaz bir limuzzinin caddededn geçişini..Herşey güzeldi"

HAYDİ BAYRAMDA PARİSE!!!!

Bu arada Canan hanım rahat bırakında kızcağız biraz uyusun ne o gecenin iki-otuzunda çetleşmeler...
Kız yaban ellerde zaten...

Şengül Samancı dedi ki...

"Paris'te bir Didem"... Harika...

Adsız dedi ki...

Belki çok fazla şehir görmedim ama Paris,ilk tanıştığımız anda beni en fazla etkileyen şehir olmuştu.En çok da o muhteşem tarihi binalara bayılmıştım.(tahmin edersin)Bende birdaha gidersem yanımda aşkla giderim diye hayal etmiştim tıpkı senin gibi.Hala burdayım ve sayende tekrar görmüş kadar oldum.sağol.sevinç

Adsız dedi ki...

!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!

Adsız dedi ki...

!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!
!!!!!!!MUTLU YILLAR SANA!!!!!!!!!

Adsız dedi ki...

yahu 25i değil miydi doğum günün?

Ben dedi ki...

Didemcim, bu Paris seferlerini saymayiz. Bi daha ki sefere kameramanla degil de hakikaten sevgilinle gidersin umarim, coook romantik bi sehir. Bi de muze icin Louvre dan cok Gare Dorsay (nasil yaziliyorsa) tavsiye ederim. Louvre da 3 saat kaldik, 1 saati cikis aramakla gecirdik , 'sortie? sortie?' diye agliyorduk :)). Bana cok kalabalik ve yorucu geldi.
Melike