15 Şubat 2010 Pazartesi

PARIS SANAT GEZISI

(Kasım 2009)

En güzeli bu oldu..Onca koşturmanın arasında gaza gelip arkadaşlarımla bir haftasonu Paris'e gittik.Daha önce iş için koştur koştur dolaştığım bu büyülü şehrin sabahını görmek,müzelerinde gezmek ,akşam meşhur Buddha Bar'da yemek yemek keyfimi yerine getirdi..En önemlisi 2 önemli müzeye gittim. D'orsay ve Louvre.Gördüm demek için her ikisine de en az 5 kere gitmem gerekeceği için bir göz attım diyelim :)) Paris'te Saint Germain'de kalınca ,kadınların ne kadar şık,erkeklerin ne kadar dış görünüme önem verdiklerini yakından görme şansım oldu.Cafe de Fleur de sıcak çikolata içerek başladı günümüz. Hemen yanında Les Deux Magots bu şehrin tarihi kafelerinden bir diğeriydi.İlk gün adres D'orsay müzesiydi. Louvre kadar büyük olmasa da en az onun kadar değerli eserleri barındıran bu müzeye bayıldım.Halen orjinal tablo görmeye gözlerim alışık olmadığı için karşılaştığım onca tablonun önünden dakikalarca ayrılamadım. Oradan çıkıp biraz alışveriş ortamına aktık :)) Meşhur La Fayette mağazasını görmeden dönmek olmazdı.. İçinde kaybolmayasınız diye harita verdikleri ilk alışveriş merkezi bu olsa gerek !! Eee..Paris'e gelmişken hevesimi almadan dönmeyeyim dedim.Resimde görülen şapka bu mağazadan alındı.Akşam onca dolaşmanın ardından pes etmedik. Vee açlıktan ölmeden az önce yemek yemeğe Buddha Bar'a gittik. Hani şu her dönem CD lerine rastlaldığımız meşhur Buddha Bar..Oldukça loş bir ortamda,devasa bir Buddha heykelinin etrafına yerleştirilen masalarda güzel müzikler eşliğinde yemek yeniyor. Ucuz değidi ama farklıydı,ve bence görmek güzeldi.Ertesi sabah internetten bulduğum yine meşhur Le Fumoir'de kahvaltı yaptık. Ardından ise Louvre müzesine doğru ilerledik.Ancaaak her ayın ilk pazarı meğer bedava günüymüş.. Bir kuyruk ki görseniz inanamazsınız.Neyse ki arkadaşlarım şehrin müdavimi olduklarından, biz kestirme kapıdan girip,çabuk ilerledik..Birkaç saat içinde en çok neleri görmek istediğime karar verdim.Önce Mona Lisa'yı buldum. Ardından Mısır hazinelerine gittim. Adamlar zaten Mısır'ı neredeyse tümden müzeye taşımış. Bir de (Türkiye Mevsimi) etkinlikleri çerçevesinde İzmir'den Simirnaya diye bir sergi gezdim.Sözleşilen saatte dışarı çıktığımda neredeyse ayaklarımın üzerine basamıyordum..Ama değmişti. sanat dolu,kültür dolu,Paris dolu bir gezi olmuştu..Trene yetişmeden son olarak Notre Dame klisesinin köşesinde soğan çorbalarını da içip Brüksele doğru yola koyulduk. İyi planlanan kısa seyahatler bazen uzun tatillerden daha bile iyi oluyor. Ne dersiniz ?

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ahh Paris günlerini hatırladım, hemen hemen aynı güzergahı izlemiştik, müthiş keyif veren bir şehir, her gittiğimden güleryüzle ayrıldım. İyi ki fırsat yaratıp gitmişsin arkadaşım!
Gönül