14 Haziran 2009 Pazar

CENEVRE

Bu hafta başında Avrupa Parlamentosu seçimlerinin hemen ardından bizi Cenevre'ye gönderdiler.Uluslararası çalışma Örgütü (ILO) konferansı vardı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı katılıyordu.Hatırlayacaksınız bir önceki ziyaret Başbakanın peşinden ve( Bardaksız otel)de gerçekleşmişti. Bu kez ilk müracaatım oraya oldu ama maalesef yer yoktu. Sadece orası değil,nereye baksam yer yoktu. Konferansta 183 ülkeden 4 bin katılımcı yer alınca ,elde kalan oteller 250 avrodan başlıyordu. Ne yapmalı ,ne etmeli diye düşünürken (Bardaksız otel)e tekrar danışmak aklıma geldi. Durumu anlatıp başka bir yer önermelerini rica ettim. Onlar da Otel Rhodania diye bir yeri önerdiler. Telefonda karşıma çıkan yaşlı kadın ,ne kredi kartı numarası ne soyadı istedi,sadece ismimi not ederek rezervasyon yaptı. İki kez kontrol ettim,yerleri ayırmıştı.Özetle yine nereye gittiğimizi bilmeden yine yola çıktık.Ancak bu kez üç kişi olarak. Kameramanın eşi de geldi.Boş vakitlerimde şehri görmek istediğimden ,onları iş dışında çok az gördüm desem doğru olur.

CENEVRE SOKAKLARI

Bu kez tedbirli gidiyordum. Arkadaşım Nazan geçtiğimiz yıllarda Cenevre'de de yöneticilik yaptığı için şehri tanıyor.Ondan kısa sürede görebileceğim mekanların ve restaurantların isimlerini aldım. Toplantılardan arta kalan zamanlarda kendimi Cenevre sokaklarına attım. Ayaklarım şişene kadar gezdim dolaştım. Malum hava artık 21.00 de karardığı için dış mekanlarda dolaşmak sorun olmadı.Cenevre küçük ve dingin bir kent. Küçük ama özenli. Ne cafcaflı ,ne de soluk. Herşey kıvamında bir görüntüsü var.Terbiyeli bir şıklık içinde diyelim.Zaten öğrendiğim kadarıyla İsviçreliler ,yabancılara iç dünyaları kapalı ,sahip oldukları servetin gösterişini yapmaktan hoşlanmayan insanlarmış.Hatta süper lüks arabalarını da Fransa'ya götürüp sürüyorlarmış.Sokakta hemen hissedilen şey insanların bakımı.Genci yaşlısı temiz ve bakımlı insanlar.Gösterişli ,cafcaflı demiyorum ama belli bir kalite hissediliyor. Hoşuma gitti.

ESKİ ŞEHİR

Bulunduğumuz otel şehrin tam merkezinde bulunduğu için Mont Blanc köprüsünden karşıya geçince kentin en şık caddesine çıkıyorsunuz. Ardı ardına en bilindik,en meşhur markaların sıralandığı sokakta ayrıca alışveriş merkezleri var. Birbirine paralel iki caddeyi geçip yukarı devam ederseniz merdivenler sizi eski şehire çıkartıyor. Dar sokaklar,üçyüz yıllık taş binalar ve minik kafeler sizi karşılıyor.Eski şehirde bir çeşmenin etrafına sıralı kafeler var. Ama asıl keşif köşe bucak bu sokaklarda. Biraz Asmalımesciti,biraz Çukurcumayı andırıyor diyelim.Bir akşam özellikle gidip soğuk bir kadeh beyaz şarap içtim,keyfini çıkardım.

LE RELAIS DE L'ENTRECOTE

Dedim ya bu sefer hazırlıklı gittim diye.İşlerin ve insanların bunalttığı bir akşam kendime güzel bir yemek ziyafeti çektim.Nazan'dan öğrendiğim adresi bulmam zor olmadı. Antrekot isimli bu restorantta sadece antrekot ve salata var.Ve kapısında upuzun bir kuyruk. Nazan, üşenmeden beklememi söylüyordu. Nitekim sıra çabuk geldi.Garson kız beni yerleştirdikten sonra sadece ne içmek istediğimi ve etin nasıl pişirilmesini istediğimi sordu. Devamı kendiliğinden geldi. Önce cevizli bir marul salatası ardından antrekot ve yanında silme patates getiriyorlar. Etler hafif hardallı bir sosla servis yapılıyor. Gerçekten lezzetli. Tam biraz daha olsaydı derken,ikinci fasıl geliyor. Üzerine de enfes tatlılardan birini seçiyorsunuz. Gerçekten çok keyif aldım. Fiyata gelince ucuz değil. Ortamı görmek ve deneyimlemek adına değer diye düşünüyorum.

LA PERLE DU LAC

Konferans ve bakanın temasları nedeniyle 4 gün kaldık. İlk üç gün haber peşinde koşturma ve görüntüleri geçme telaşı ile geçti.Bakanın aslında son gün de programı vardı ama özel program olduğunu söyleyerek, gelmemizi istemedi.Bu sayede etrafı en fazla görme şansını son gün elde ettim.Önce geçen Cenevre işinden tanıştığım NTV muhabiri Çiğdem ile buluştuk. Çiğdem CNBC-E de uzun yıllar program yaptıktan sonra eş durumundan Cenevre'ye taşınmış bir ekonomist. Kafa dengi bir insan. Geleceğimi haber vermiştim.Önce elçinin rezidansındaki resepsiyonda karşılaştık. Sonra da son gün beraber kahve içtik.Sohbet ettik. Daha sonra kendimi Cenevre'nin park ve bahçelerini gezmeye verdim.La Perle du Lac,Birleşmiş milletler binasının olduğu bölgede güzel geniş bir park. İnsanlar yine sereserpe çimlerin üzerinde güneşin tadını çıkartıyor ,ya da göl kenarında yürüyüş yapıyordu. Ben de yürüdüm,arındım,kuş seslerini dinledim. Ruhumu dinlendirdim,çok iyi geldi.Akşam saatlerinde de tekrar Brüksel'e döndük.

1 yorum:

siddhartha dedi ki...

Arkadaşınız Nazanın kendısı benım kuzenım olup P&G de yonetılık yapmıs olan Nazan olma olasılığı çok yuksek sanırım:)