11 Ocak 2009 Pazar

BIR MEZURA LUTFEN..

Yaşam her an suratınızın ortasına bir hayat dersi fırlatıyor.Görebilene aşkolsun..Bir insanın yüzünden yaşamını harita gibi okumak ne mümkün.Oysa kaç kez görünüşe aldanıp ;başkalarının yaşamları konusunda ahkam kesip duruyoruz.Başlarken söyleyeyim;anlatacağım iki kişinin bağlantıları yok;sanırım ortak noktaları Brüksel'de yaşamaları ve benim onları bir yazı içinde birleştirmem olacak.
FIONA
Size spor salonuna yazıldığımdan bahsetmiştim.Burada heryerde olduğu gibi spor salonu için de elbette randevu alıyorsunuz.Salonu aradım ve Fiona ismindeki görevliyle de bir gün önceden randevulaştık.Beni kapıda karşıladı.Klasik bir halkla ilişkiler uzmanı olarak salonun özelliklerini anlattı.İngilize benziyor ama daha fazla gülümsüyor.İşini iyi yapmaya çalışan biri.Sizin kurduğunuz herhangi bir cümleden hemen başka cümleler kuruyor.Klasik bir pazarlamacı diyelim. Beni etkileyen bölüm ise konuşmanın ortasında bir yerde başladı.
ÇOCUKLAR
Onun ne zamandır bu işte çalıştığını sordum.Son bir yıldır diye,cevapladı. 2 çocuğu olduğunu ve bir süre ara verdiğini söyledi..Şimdi büyüdüler dedi,biri 4 yaşında diğeri 5 dedi sanırım. Kocasından ayrıldığını da cümlenin bir yerinde geçiştirdi.Sonra suratıma baktı.Bir çocuğum daha vardı.8 aylıkken öldü.Menenjitten dedi.Ve sustu.
Ben orada gözlerini gördüm. Sakin ;güleryüzlü o kadının gözlerini.Önümde bir anlık derin bir koridor açıldı. Karşımdaki kişi yüzümü suya batırıp daha derini görmeme izin verdi.Bu insanlar az paylaşıyorlar,bizim gibi değiller.Belki 2 saniye onun yaşamdaki mücadelesini ,hepimiz gibi acılarını gördüm.Belki bağrıma bastım. Anladım.Sustum.Ve ağzımdan dünyanın en anlamsız ;en salakça ;en nötr ve belki de en kolaycı lafları döküldü..'' Hayat bu''.. (Çok biliyorum ya ,ahkam kesmeye gelin)Fakat ne diyeceğini bilemeyen beni çok da yormadı.Evet,haklısın dedi hayat bu. Ve hemen başka konulara geçtik.
Meğer aynı semtte oturuyormuşuz.Biraz dondurucu soğuklardan bahsederken ,kilit cümleyi söyledi.-Dün gece eksi 12 dereceydi,çocuklar diğer odada uyuyorlardı ve ben de gidip erkek arkadaşıma iyice sarıldım,bu havaların en güzel yanı sanırım bu..Evet ,doğru söylüyordu,hayat bu..
NURTEN
Bulgaristan göçmeni 1975 doğumlu Nurten evi temizlemek için geldi.Evsahibim Dolunay'ların restaurantında çalışıyor.Tam Bulgar göçmeni.Masmavi gözlü,kafasında beresi,süsü yerinde hoş bir kadın Nurten. Kocası yıllardır burada çalışıyormuş.-Para yok diye başladı söze..Hayat zor.Öyleydi.Ama bazılarımız için fiziksel olarak daha da zor. Her sabah 8de restaurantta işe başlıyordu,bir gece öncenin mutfağını temizliyor,sonra salonu siliyor süpürüyor,yeni servisleri yerleştiriyor,daha sonra üst katta evsahiplerimin evini temizliyordu.Bu sıralar aşçı yardımcısı işten çıktığı için akşam 18-21.20 arası da mutfakta çalışıyordu.Bu arada bir gün de benim evimi temizlemek için gelecekti.
16 yaşında bir oğlu vardı Nurten'in.Orada;Bulgaristan'da,oğlumla beraber büyüdük diye söze başladı.Ben onu doğurduğumda onun kadardım.Kocam çalışmaya Brüksel'e gitti.Tek başıma ekin ektim;tarla sürdüm,hayvan otlattım. Erkek gibi çalıştım dedi. Peki kayınvalidenler diye sorduğumda , onlar yanda oturuyor ama benim evim ayrı dedi.Altını çizmek istercesine. Anlaşabildin mi diye sordum (bendeki de merakın bu kadarı) Anlaştım,anlaşacaksın,ne yapacaksın dedi, elin mahkum..
Brüksel'e ilk gelişleri değildi.Kocasının patronu oturma izni alıcam deyince 5 sene önce oğlanı alıp gelmişti kocasının yanına.Çocuk Brüksel'de 2 ay okula da başlamıştı. Ama yapmamıştı işte Türk patron dediğini,ortada kalmışlardı öylesine. Gerisin geri dönmüşlerdi Bulgaristan'a. Ondan sonra oğlan eskisi gibi iyi okuyamadı diye anlattı.Kimbilir ne travmalar yaşamıştı çocuk içinde hangimiz bilebilir.
Ve 2008 Şubat ayında yeniden Brükel'e gelmişti Nurten.Para yapmak için. Para yapıp ;evlerini bitireceklerdi.Bulgaristan'da iş yoktu. Buraya geldim,kriz oldu,kocamın patronu battı dedi.Ne olursa olsun direniyor,çalışıyordu.Oğlu Bulgaristan'da;köyde kalmıştı.Nurten'in ise çalışması lazımdı.Sonra bulaşıkları yıkarken bir an durdu.Ve içimi parçalayan cümleyi söyledi. ''Bayramdan beri sesini duymadım oğlumun.Kocamın telefonundan bayramda sadece nasılsın oğlum dedim o kadar.Para yok,nasıl görüşeceksin''İçim daraldı biran..Hey yaşam,niye bizi bu kadar yoruyorsun??İşte yine aynı şey oldu. O koridor yine önümde açıldı,karşımdaki kişi suya yüzümü batırıp daha derini görmeme izin verdi.Anlık da olsa karşıdaki insanın acısıyla ;acım bir oldu. Ağzımdan dökülen her kelime havaya karışırken ;anlamsızlaştı..Anladım,bağrıma bastım,sustum.
ÖLÇELİM BİÇELİM KAÇ BULALIM
Birbiriyle bağlantıları olmayan bu iki kadın bana çok şey düşündürdü.Elime hayali bir mezura alıp kendimle aralarındaki mesafeyi ölçtüm. Sandım ki karşılaştırmak kolay olacak.Şu herfırsatta yaşamla ilgili ahkam kesen,bir diğeri hakkında yorum yapan bizler.Hangimiz bir diğerinin ne yaşadığını biliyorduk? hangimiz bir diğerinden az ya da çok yıpranmış,örselenmiştik. Cevap hikayede mi nerede durduğunda mı saklıydı? Hangimiz hayata sarılmayı öğrenmiş,devam ediyorduk? Tam cevabı bulacakken mezuranın ucu kaçtı.Bulamadım.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Seni o kadar iyi anlıyorum ki ...
Bir habercide hala böylesine duyarlı bir yüreğin kalmış olması bir mucize olmalı tabii ...
Çok hazin insan manzaraları...
Melek