20 Eylül 2008 Cumartesi

KATEDRAL VE ASTRONOMIK SAAT









Avrupa'nin en güzel Gotik eserlerinden biri kabul edilen katedralin inşaası 4 yüzyıldan fazla sürmüş.O dönemde en yüksek tepeye inşaa edilen 142 metre yüksekliğindeki tek kuleli katedral 19.yy sonlarına kadar Hristiyan dünyasının en yüksek yapısı olarak kalmış.1400'lere gelindiginde Avrupa'yi istila eden çağın vebası ;işçiler de dahil nüfusu kırıp geçirince ;katedralin yapımı da durdurulmuş..Sonra da böyle şahsına münhasır tek kuleli bir katedral olarak kalmış.Ön cephesindeki işlemeler uzun süre hayranlıkla izlemenize neden oluyor.Yapımı yüzyıllar aldığı için hem son dönem Gotik hem de Romanesk stili görebiliyorsunuz.
SESSİZ VE ETKILEYICI
İçeride eğer turist kalabalıklarından uzakta bir kenara çekilip detayları incelerseniz ;adeta bir görsel şölen sizi bekliyor. Her sütun başlığına oyulan bir figür,dini tasvirler,vitraylardan sızan soluk ışıkta gözlerinizi kamaştırıyor. En eskisi 13.yüzyıldan gelen vitrayların bazıları ikinci dünya savaşındaki bombardıman sonucu zarar görmüş. Bu arada gezerken okudum; vitray fikri Tanrının ışığını yansıtmak fikrinden geliyormuş.Önüne çizilen dini figürler ;temalar oradan Tanrının ışığıyla süzülüp size yansıyor.Hiç felsefi anlamını düşünmemiştim .Neyse gezerken ilginç bir bölüm de Zeytin Dağı'nda İsa'nın yakalanışının heykellerle tasviri. 15. yüzyılda iyi ve kötü kavramları yüzlerde ve kıyafetlerde nasıl yorumlanmış görmek ilginçti.Tabi bu eserleri görmek için bağış kutusuna para atılıyor. 30 saniye ışıklandırılan heykeller sonra bir diğeri görmek isteyene kadar tekrar karanlığa gömülüyor.Ben de böyle durumlarda felsefe ile finans kavramları arasında çelişip duruyorum.
ASTRONOMİK SAAT
Astronomik saat ise katedralin en sağ köşesindeydi..Saati ilginç kılan ise birçok astronomi ve takvim fonksiyonlarını yerine getirmesi. Paskalya zamanını tam olarak belirleyen ilk tam mekanizma bu saat olmuş. Ve en keyiflisi ise kendiliğinden hareket eden birçok parçaya sahip.İşte tam bunları okurken hergün saat 12.00 de saati yakından tanıtan 3 dilde 20 dakikalık bir film gösterildiğini ve 12.30 da saatin kendiliğinden harekete geçtiğini okudum.Saatime baktım 11.45 ti..Ne şans.İzleme fırsatım vardı..Ve elbette ücret karşılığında olan bu gösteri için dışarı çıkıp bilet almak gerekiyordu.. Ben de öyle yaptım..
SAAT ISCILIGI
Efendim filmde saatin tarihçesinden bahsediliyor.Katedral 14. yüzyıldan beri üç değişik astronomik saate evsahipliği yapmış. İlk saat( 1352- 1354) arasında yapılmış ve 16. yüzyılın başlarında durmuş. İkinci saat (1547 -1574) arasında yapılmış ve bu saat de 1789 yılında durmuş. Yeni saat, 50 yıl sonra Jean-Baptiste Schwilgué (1776-1856) ve 30 işçisi tarafından yapılmış.. Bu üçüncü saat, ikincisinin yerine konmuş. Ve halen tıkır tıkır çalışıyor.. Sonra kamerayla saatin içine girip detayları görüyorsunuz.Astroloji takvimi olan saatte en ilginç bölüm hareketli mekanizmalar..
ZAMAN VE YASAM
Saat 12.30 u vurdugunda yanyana oturan iki çocuk melekten biri elindeki tokmagı çana vuruyor. O anda yanındaki diğer çocuk ise elindeki kum saatini ters çeviriyor..Ve zaman işlemeye başlıyor.. Onların tepesinde yukarıda yer alan bölümde elinde kemik ile ayakta duran bir iskelet var.Yani Ölüm..
Ölüm kemiği çana vurmasıyla ;önünden 4 ayrı figür geçiyor.. İlki elinde dünyayı taşıyan bir çocuk.İkincisi bir genç .Üçüncüsü orta yaşlı bir adam. Ve dördüncü bir ihtiyar..Her biri mekanik bir yuvarlak üzerinde ölümün önünden geçiyorlar..Yaşamın her safhası zaman aksında ilerliyor..
Ben çok etkilendim .Bu kadar öz ;bu kadar basit bir anlatım çok etkileyici. Bu grubun bir kat üzerinde ise ortada İsa'nın yer aldığı başka bir düzenek var. Onun da önünden sırayla 12 havari geçiyor ve geçerken İsa elini kaldırarak onların başını kutsuyor. Ve bu seromoni tam 3 kez sol köşede bulunan horozun önce hareketlenip kanatlarını çırpması sonra da başını havaya kaldırıp
ötmesiyle şenleniyor. Tabi yüzyıllık saatten gelen horoz sesi sanki çocuk vızıklaması ya da bir kapı gıcırdaması gibi ..ama bence izlemesi olağanüstü eğlenceliydi..
FELSEFE
İşte saat ;bize verilen en önemli hediye olan yaşamda zamanı ne derece verimli kullandığımızı sorguluyor. Bana ilginç gelen bu derin felsefenin bir saatle sembolleştirilmesi.Bu derece basit;yalın ve çarpıcı ortaya konması.İman ve inançla zamanı geçirmek her dinin ana düsturu olduğu için saat içinde de dini figürlerle bunu anlatıyor. Ama fikren şunu izleyebiliyor insan.Bir astronomik düzen ve sistemin içinde yer alıyorsun ve yaşlanıyorsun.Ölüm kaçınılmaz.Sen yaşlanıp gitsen de yerine başkaları gelecek. Sana verilen zamanını iyi kullan diyor ;sanki ..Ve en ilginci saate çapraz bir köşede (biracı,bezgin Bekir) tipli bir figürün hayattan bezmiş üzgün bir ifadeyle saate doğru bakması.. Onu da köşeye koymuşlar.Kıssadan hisse diye.. Ne ilginç değil mi? Ben bu saati gördüğüme çok memnun oldum. Trene yetişmek üzere otele doğru yürürken de düşündüm..Şu kısacık yaşamda zamanı iyi kullanıyor muyum acaba diye ? Bilmem..Pek tatmin olamadım. Herşeye rağmen akıp gidiyordu işte.. Tek bildiğim Strazburgda zamanı yeni bir şeyler görmek ve öğrenmek için iyi kullanmıştım,orası kesin..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

"Pek tatmin olamadım. Herşeye rağmen akıp gidiyordu işte.. "

Seni biliyorsam asla da tatmin olmayacaksın ve bu seni "çalışan demir" gibi ışıl ışıl yapacak...

Bir de yanlış hatırlamıyorsam ve mealen:

Son yemekte havarilerden biri gecenin atmosferinden gaza gelip
"-isa sen bizim peygamberimizsin" der
İsa ise
"-yarın şafakta kızıl horoz 3 defa öttüğünde beni inkar edeceksin" der

Şafak vakti romalılar İsa'yı götürür. Yapılan işkence ve teşhir sırasında halktan biri o havariyi tanır havari ortamı terk etmek için çabalarken
"-isa'nın adamlarından biri, işte burada" diye üstüne yürümeye başlarlar ve havari de
"-Ben bir yabancıyım O ADAMI TANIMIYORUM" demesi ile ilk horoz ötüşü duyulur. Kalabalık havarinin peşini bırakmaz ve tekrar ağlamaklı bir sesle "-Ben bir yabancıyım O ADAMI TANIMIYORUM" horoz sesi bir daha duyulur
Ama kalabalık durmaz üstüne yürümeye devam eder ve havari yalvarır bir sesle "-Ben bir yabancıyım O ADAMI TANIMIYORUM" ve üçüncü kez horozun uzun yanık ötüşü duyulur...

İsa'nın çarmıha gerilişinin fransız versiyonu olduğunu sandığım bu anektod İsa'nın insanları tanıma özelliğinden çok günümüz insanının kendini olayların gelişimi karşısında nelerin onları beklediğini, nasıl tavır almaları gerektiğini düşünmeden, ortamın gazına gelerek bol keseden atmasına örnek teşkil etmesi hakkında çok önemlidir...

VAYYY!! CUMARTESİ SABAHI BU KADAR UZUN DİNİ AÇIKLAMA DA NEREDEN ÇIKTI?!!

SANIRIM AÇ KARNA YEDİĞİM BAMYADAN OLSA GEREK... :)