25 Ocak 2009 Pazar

SPOR SALONU MACERALARI

Geçtiğimiz hafta Başbakan Erdoğan ve Devlet Bakanı Bağış buradaydı. Malum yoğun bir hafta oldu.Bugün Pazar ama iş bitmiyor.Birkaç saat sonra Dışişleri Bakanı Ali Babacan burada olacak. Her konuda hayıflanmak yerine,sana kalanı değerlendirmeyi öğreniyor insan.Haftasonu bir arkadaşıma gittim.Tanınan bir Amerikan şirketinin üstdüzey yöneticisi olarak uzun yıllardır çalışan ve geçtiğimiz günlerde emekli olan başarılı bir işkadını Nazan.Onu evsahiplerim aracılığıyla tanıştım.Cuma akşamı ona yemeğe gittim.Uzun süredir kimseyle uzun uzadıya oturup dertleşmemiştim Aslında çok ihtiyacım varmış,iyi geldi.Cumartesi günü de beraber spor salonuna gittik.
SPOR SALONU
Meğer aynı spor salonu zincirine dahilmişiz ama onun semtindeki tam bir spor klübü havasında. Benim gittiğim ise daha işlevsel,küçük ve kalabalık bir yer.Neyse efendim kondüsyon salonunda bir cihazdan diğerine hoplayarak bir hayli vakit geçirdim.Fakat en ilginç olanı günün sonunda Saunaya gitmekti.Evet hayatımda ilk defa Saunanın içine girdim.Ezelden beri tansiyonum düşük olduğu için saunaya tek başıma gitmeye korkar dururum.Hani bayılırsam falan diye hikayeler yazıyordum.Yanımda arkadaş olunca fırsatı kaçırmadım.
SAUNA
Şimdi bilenlere hiç enteresan gelmeyecek ama bilmeyenler için paylaşayım.İçi tamamen tahta banklardan oluşan bir oda düşünün.Aynen IKEA mobilyaları gibi.İçeride mayolarıyla oturan bir sürü insan.Köşede üzerinde sıcak taşların bulunduğu bir sıcak soba yanıyor.Yanında ise içinde su bulunan bir kova. İçeri gelen sıcak suyu taşların üzerine dökünce ''cooozzz ''diye su buharı havaya karışıyor.Özetle sıcak.Ama kuru bir sıcak.Benimki biraz korkudan en başta fazla kuru geldi,fazla sıcak.Nefes alamaz mıyım diye korktum. Fakat azıcık sakin olup nefes alınca sıcak bir güneşin altında gibi hissediyorsunuz kendinizi.Bodrumda kızgın güneşin altında yatmak gibi.İlk bir kaç saniye içinde soba civarından kaçmak istiyor insan.Ben yukarıya doğru hamle yapınca arkadaşım hayır dedi.Meğer yukarıdaki banklar daha sıcakmış.İnsanları görseniz,kapıdan giren havlusunu alıp hoop en üst banka gidip serilip yatıyor.Tecrübe tabi.Bir de korkudan çenem açıldı..Biraz devam edince yukarıdan 'şıııışşş'' diye uyarı geldi. Saunada konsantrasyon esasmış,İlk azarımı işittim (haha)Arada spor salonu görevlisi cama burnunu yapıştırıp içeri kontrol ediyor.15 dakika kalmak idealmiş.zaten duvarda 3 adet kum saati var.Zaman ilerledikçe terlemeye başlıyorsunuz.Ben ki fazla terleyemem,su gibi oldum.Bir ara başıma değdiğimde alev alev yanıyordu.Hani tepem pişti derler ya ,aynen öyle. Asıl önemli bölüm de meğer burada başlıyormuş Çıkınca hemen buz gibi soğuk bir duşun altına giriyorsunuz.Öyle -aaa ben giremem ,nasıl olur? falan da demiyorsunuz Tıpış tıpış bir gidiyor insan soğuk suyun altına görmek lazım.Sanırım tepeden aynı ''cozzzz'' sesi geliyordur (haha)Buz gibi su sanırım tansiyonu zıplatmıyor.Bakın internette aynen şöyle yazıyor ''Sauna "kuru buhar banyosu" olarak tanımlanabilir ve geleneksel Fin hamamı olarak da bilinir. Saunada loş bir ışık vardır, sessizce ve rahatça oturulur. Sıcaklık genellikle 80°C ila 110°C'dir. Sauna, beden ve ruh sağlığı için mükemmel bir ortam sağlar. Uyumlu bir sıcaklıkla toksinlerin atılması, dinlenme ve ardından soğuk su ile alınan duş, kan dolaşımını düzenler, gerginliği azaltır, dinlenme ve huzur sağlar.'' Valla benim ilk sauna macerama gelince daha çok -aman ne olacağım,nefes alıyor muyum,bayılır mıyım diye geçti .(haha) Ama spor salonu serüveni daha bitmemişti..
HAMAM
Hemen yan tarafta başka kapalı bir oda duruyordu. Kapıyı açınca karanlık loş ama bir hayli nemli bir ortam karşıladı bizi..Efendim burası da hamammış.Nasıl yani demeyin;spor salonu usulü.Tavan kubbe gibi inşaa edilmiş ve kubbeden loş ışıklar süzüyor,etrafta bu kez koyu renk mermer banklar var .Etrafta yoğun bir su buharı,her yeni gelen oturacağı yeri su ile yıkayıp oturuyor.Fakat benim için bir sorun vardı.ilk içeriye girdiğimde nefes alamadım.Gerçekten.
Odaya tavandan mentollü bir karışım veriliyor.Hani buğu septil vardır.Viksi sıcak su dolu bir kaba koyup havluyu başınıza örtüp derin nefes alırsınız ya,aynen öyle kesif bir koku.Meğer ciğerleri rahatlatmak için yapıyorlarmış.Hani biraz daha tıkansam kendimi dışarı atacaktım ama burnum açıldı.(haha)İlk panik atak halimden sonra gidip oturdum Birazdan da düzenli nefes almaya başlamıştım..Herkesin oturduğu duvarın arkasında metal büyük düğmeler var.üzerine basınca ''puffff ''diye odaya su buharı kaplıyor.Herşeyin kolayını bulmuşlar değil mi? Neyse efendim güzel güzel oturuyorsunuz.Yaklaşık 15 dakika içeriede kalıp sonra dışarıda tekrar duş alıyorsunuz..Valla ukalalık yapmayayım ama ben galiba spor salonundaki hamamı saunadan daha çok sevdim. Herşeyden sonra dışarı çıktığınızda insan kendisini cidden dinlenmiş ve hafiflemiş hissediyor.Görüşmek üzere..

16 Ocak 2009 Cuma

BIR HABERIN DUSUNDURDUKLERI..


Birazdan okuyacaginiz haberi Belçika'da Türk toplumundan haberlere yer veren ''Binfikir'' isimli gazetenin internet sitesinden aldım. Bulunduğum ülkenin şartlarını ,sistemini ve düzenini anlatması bakımından iyi bir örnek olduğunu düşündüm.Uzatmayayım,buyrunuz okuyunuz efendim..
--------------------------------------------------
BRÜKSEL'DE BÜYÜK ÇÖPLERİ ATMA FIRSATI
Brüksel Hükümeti'nde, Temizlikten Sorumlu, Devlet Bakanı, Emir Kır'ın öncülüğünde, 18 Ocak, 4 Nisan tarihleri arasında 9 hafta sürecek, büyük tavan arası çöplerinin toplanması kampanyası düzenleneceği bildirildi. Kampanya kapsamında tüm Brükselli vatandaşlar, ne yapacağını bilemediği hacimli, tavan arası çöplerini (Eski beyaz eşya, mobilya vb.) atabilecekler.

Devlet Bakanı Emir Kır yaptığı açıklamada " Büyük tavan arası çöplerinin Bruxelles Temizlik Ajansı tarafından toplanması hizmetinin ne kadar ilgi gördüğünün farkındayım. 2008 yılı Şubat – Nisan ayları arasında yaptığımız birinci büyük çöp toplama kampanyasında 8000 aile bu hizmetten yararlanmış ve 20,000 metreküp büyük hacimli tavan arası çöpleri toplanmıştır. Rakamlarladan açıkça bu konuda büyük bir ihtiyaç olduğu görüldüğü üzere, bu sene, benzer bir kampanyanın ikincisini düzenliyoruz" dedi.

9 bölgeye ayrılmış toplama planına göre vatandaşların bu kampanyadan yararlanabileceği bildirildi:
1. Bölge :Bruxelles (Bruxelles, Laeken, Neder-over-Hembeek, Haren) 18 -24 Ocak
2. Bölge: Watermael-Boitsfort ile Auderghem 25-31 Ocak
3. Bölge: Forest ile Uccle 1 - 7 Şubat
4.Bölge: Anderlecht 8 - 21 Şubat
5. Bölge: Jette ile Molenbeek 22 -28 Şubat
6.Bölge: Schaerbeek ile Saint-Josse 1 - 14 Mart
7.Bölge: Woluwe-Saint-Pierre, Woluwe-Saint-Lambert ve Evere, 15 – 21 Mart
8. Bölge:Etterbeek, Ixelles ve Saint-Gilles 22 – 28 Mart
9. Bölge:Berchem Sainte-Agathe, Ganshoren ve Koekelberg 29 Mart – 4 Nisan

Kampanya ile ilgili altı çizilecek 4 önemli nokta:

1. Bu toplama kampanyası her aileye bedava 3 metre küp çöp atma hakkı vermektedir ( buna ilave olarak, zaten var olan senelik ücretsiz iki defa 2 metreküp atma hakkı). Ayrıca istenirse 5 metreküpü geçmeyecek şekilde, merekübü 19 Euro'dan ilave büyük çöp atılabilecektir.
2. Yukarıdaki tabloya göre, bu bölgelerde oturan vatandaşlar, belirtilen periyotlara göre, Brüksel Temizlik Ajansı'nın ücretsiz hattı : 0800/981. 81'e 5 Ocak 2009 tarihinden itibaren, Pazartesi gününden Cuma gününe 7.30 – 19.00 arası, Cumartesi ve Pazar günleri 9.00 – 16.30 saatleri arasında telefon ederek büyük çöplerinin kaldırılması için randevu talebinde bulunacaklardır.
3. Telefonla randevu aldıklarında, kamyonun sabahtan mı (saat 7.00'den itibaren) yada öğleden sonra mı (saat 14.30'dan itibaren) geleceğini öğrenecekler. Eğer randevu alan kişi cep telefon numarasını verirse, kamyonun geçiş saatinden 15 dakika önce kısa mesajla kişi uyarılacak.
4. Randevu saatinde mutlaka bir kişi kimlik kartıyla birlikte hazır bulunacaktır.

Büyük çöpleriniz eski beyaz eşya mobilya olacaktır. İnşaat çöpleri alınmayacaktır.

Bu kampanyanın amacı, büyük hacimli ve normal yolla kurtulamadığımız eski eşya, tv, mobilya gibi eşyalardır.

Eski beyaz eşyalar: eski fırın, buzdolabı, derin dondurucu, elektrik süpürgesi, çamaşır makinesi, mazotlu soba (rezervuarı boş), TV vb...

Eski mobilya : Eski masa, sandalye, somya, yatak, dolap, kanape, koltukl, buro, kommod, bahçe mobilyaları vb....

Diğer farklı eşyalar: Bisiklet, çocuk arabası, ütü masası, oyuncak, mutfak bazı eşyaları, bazı spor malzemeleri vb...
Bu kampanya Bahçe, inşaat çöplerini (radyatör, banyo küveti, tuğla pirket atıkları, lavabo kapı pencere, duş kabini vb...), kimyasal atıkları kapsamamaktadır ve bu tür çöpler kesinlikle alınmayacaktır.

Bu hizmete paralel olarak, Brüksel Temizlik Ajansının bölgesel iki çöp toplama merkezi yıl boyu bu tür çöpleri almakla birlikte, bahçe, inşaat, kimyasal, elektrik ve elektronik çöpleride kabul etmektedir.

15.01.2009-www.binfikir.be
-----------------------------------------------

11 Ocak 2009 Pazar

BIR MEZURA LUTFEN..

Yaşam her an suratınızın ortasına bir hayat dersi fırlatıyor.Görebilene aşkolsun..Bir insanın yüzünden yaşamını harita gibi okumak ne mümkün.Oysa kaç kez görünüşe aldanıp ;başkalarının yaşamları konusunda ahkam kesip duruyoruz.Başlarken söyleyeyim;anlatacağım iki kişinin bağlantıları yok;sanırım ortak noktaları Brüksel'de yaşamaları ve benim onları bir yazı içinde birleştirmem olacak.
FIONA
Size spor salonuna yazıldığımdan bahsetmiştim.Burada heryerde olduğu gibi spor salonu için de elbette randevu alıyorsunuz.Salonu aradım ve Fiona ismindeki görevliyle de bir gün önceden randevulaştık.Beni kapıda karşıladı.Klasik bir halkla ilişkiler uzmanı olarak salonun özelliklerini anlattı.İngilize benziyor ama daha fazla gülümsüyor.İşini iyi yapmaya çalışan biri.Sizin kurduğunuz herhangi bir cümleden hemen başka cümleler kuruyor.Klasik bir pazarlamacı diyelim. Beni etkileyen bölüm ise konuşmanın ortasında bir yerde başladı.
ÇOCUKLAR
Onun ne zamandır bu işte çalıştığını sordum.Son bir yıldır diye,cevapladı. 2 çocuğu olduğunu ve bir süre ara verdiğini söyledi..Şimdi büyüdüler dedi,biri 4 yaşında diğeri 5 dedi sanırım. Kocasından ayrıldığını da cümlenin bir yerinde geçiştirdi.Sonra suratıma baktı.Bir çocuğum daha vardı.8 aylıkken öldü.Menenjitten dedi.Ve sustu.
Ben orada gözlerini gördüm. Sakin ;güleryüzlü o kadının gözlerini.Önümde bir anlık derin bir koridor açıldı. Karşımdaki kişi yüzümü suya batırıp daha derini görmeme izin verdi.Bu insanlar az paylaşıyorlar,bizim gibi değiller.Belki 2 saniye onun yaşamdaki mücadelesini ,hepimiz gibi acılarını gördüm.Belki bağrıma bastım. Anladım.Sustum.Ve ağzımdan dünyanın en anlamsız ;en salakça ;en nötr ve belki de en kolaycı lafları döküldü..'' Hayat bu''.. (Çok biliyorum ya ,ahkam kesmeye gelin)Fakat ne diyeceğini bilemeyen beni çok da yormadı.Evet,haklısın dedi hayat bu. Ve hemen başka konulara geçtik.
Meğer aynı semtte oturuyormuşuz.Biraz dondurucu soğuklardan bahsederken ,kilit cümleyi söyledi.-Dün gece eksi 12 dereceydi,çocuklar diğer odada uyuyorlardı ve ben de gidip erkek arkadaşıma iyice sarıldım,bu havaların en güzel yanı sanırım bu..Evet ,doğru söylüyordu,hayat bu..
NURTEN
Bulgaristan göçmeni 1975 doğumlu Nurten evi temizlemek için geldi.Evsahibim Dolunay'ların restaurantında çalışıyor.Tam Bulgar göçmeni.Masmavi gözlü,kafasında beresi,süsü yerinde hoş bir kadın Nurten. Kocası yıllardır burada çalışıyormuş.-Para yok diye başladı söze..Hayat zor.Öyleydi.Ama bazılarımız için fiziksel olarak daha da zor. Her sabah 8de restaurantta işe başlıyordu,bir gece öncenin mutfağını temizliyor,sonra salonu siliyor süpürüyor,yeni servisleri yerleştiriyor,daha sonra üst katta evsahiplerimin evini temizliyordu.Bu sıralar aşçı yardımcısı işten çıktığı için akşam 18-21.20 arası da mutfakta çalışıyordu.Bu arada bir gün de benim evimi temizlemek için gelecekti.
16 yaşında bir oğlu vardı Nurten'in.Orada;Bulgaristan'da,oğlumla beraber büyüdük diye söze başladı.Ben onu doğurduğumda onun kadardım.Kocam çalışmaya Brüksel'e gitti.Tek başıma ekin ektim;tarla sürdüm,hayvan otlattım. Erkek gibi çalıştım dedi. Peki kayınvalidenler diye sorduğumda , onlar yanda oturuyor ama benim evim ayrı dedi.Altını çizmek istercesine. Anlaşabildin mi diye sordum (bendeki de merakın bu kadarı) Anlaştım,anlaşacaksın,ne yapacaksın dedi, elin mahkum..
Brüksel'e ilk gelişleri değildi.Kocasının patronu oturma izni alıcam deyince 5 sene önce oğlanı alıp gelmişti kocasının yanına.Çocuk Brüksel'de 2 ay okula da başlamıştı. Ama yapmamıştı işte Türk patron dediğini,ortada kalmışlardı öylesine. Gerisin geri dönmüşlerdi Bulgaristan'a. Ondan sonra oğlan eskisi gibi iyi okuyamadı diye anlattı.Kimbilir ne travmalar yaşamıştı çocuk içinde hangimiz bilebilir.
Ve 2008 Şubat ayında yeniden Brükel'e gelmişti Nurten.Para yapmak için. Para yapıp ;evlerini bitireceklerdi.Bulgaristan'da iş yoktu. Buraya geldim,kriz oldu,kocamın patronu battı dedi.Ne olursa olsun direniyor,çalışıyordu.Oğlu Bulgaristan'da;köyde kalmıştı.Nurten'in ise çalışması lazımdı.Sonra bulaşıkları yıkarken bir an durdu.Ve içimi parçalayan cümleyi söyledi. ''Bayramdan beri sesini duymadım oğlumun.Kocamın telefonundan bayramda sadece nasılsın oğlum dedim o kadar.Para yok,nasıl görüşeceksin''İçim daraldı biran..Hey yaşam,niye bizi bu kadar yoruyorsun??İşte yine aynı şey oldu. O koridor yine önümde açıldı,karşımdaki kişi suya yüzümü batırıp daha derini görmeme izin verdi.Anlık da olsa karşıdaki insanın acısıyla ;acım bir oldu. Ağzımdan dökülen her kelime havaya karışırken ;anlamsızlaştı..Anladım,bağrıma bastım,sustum.
ÖLÇELİM BİÇELİM KAÇ BULALIM
Birbiriyle bağlantıları olmayan bu iki kadın bana çok şey düşündürdü.Elime hayali bir mezura alıp kendimle aralarındaki mesafeyi ölçtüm. Sandım ki karşılaştırmak kolay olacak.Şu herfırsatta yaşamla ilgili ahkam kesen,bir diğeri hakkında yorum yapan bizler.Hangimiz bir diğerinin ne yaşadığını biliyorduk? hangimiz bir diğerinden az ya da çok yıpranmış,örselenmiştik. Cevap hikayede mi nerede durduğunda mı saklıydı? Hangimiz hayata sarılmayı öğrenmiş,devam ediyorduk? Tam cevabı bulacakken mezuranın ucu kaçtı.Bulamadım.

9 Ocak 2009 Cuma

SPORA YAZILDIM





............Uzun süre sonra sanıyorum kendim için iyi bir şey yaptım..Gidip bir spor salonuna yazıldım arkadaşlar. Aslında bakmaya gitmiştim. Sonra oturup neyini düşüneceğim diye karar verip,yazıldım gitti..Öncelikle işe 1 durak,eve 2 durak.. Haftada 2 kez gidip biraz hareket etsem bana yetecek..Buna ihtiyacım var..Geldiğimden beri tam 7 kilo aldım ama kendime de kızacak halim yok.Stres yaptıkça,hayat zorladıkça vücudumun duvarlarını kalınlaştırdım.Spor salonu fikri iyi geldi.Kendime yeni yılda iyi birşey yaptım gibi..Bakalım gelişmeleri anlatırım..

5 Ocak 2009 Pazartesi

BRÜKSEL'DEKİ KAR'A İNAT..BODRUM BODRUM

'' HER MEVSİM GÜZEL''






''TERLİKLERE PHOTOSHOP LAZIM !!! ''
(HANDAN'IN EVİ )

''HAVAİ FİŞEKLERLE FLAŞ BİR TÜRLÜ DENK GELEMEDİ.. ''

''GÜMÜŞLÜK..KENDİNE HAS ÇOK ÖZEL''

HERYERDE KAR VAR..
















Fotoğraflar ''Le soir'' gazetesinden..Brüksel beni karla karşıladı.. her anlamda buz gibi bir hava hissettim..Senelik iznimden döner dönmez daha taksiden inmeden telefonum çaldı..İzinde olduğumu bilmelerine rağmen haberimiz yok demişler.Başkandan fırça yemişim.Açıp izah ettim.Zaten izinsiz gitmem ne mümkün,buradaki ipucu anında satışa gelmem..Klasik işyeri çelmeleri..Oysa daha bavulları bile açmamıştım.Sonra bütün gün bilgisayar başında haber özeti çıkartıp bağlantı yapmalarını bekledim ama ne oldu?Yapmadılar.Ne diyeceksin?Stresi unutmuşum,çabuk hatırladım.Uçağım nedeniyle sabah 04 te kalkmıştım;yorgunluktan ölüyordum ,fazla geç kalmadan yatıp uyudum.İnsan lükse çabuk alışırmış..Bodrumdaki kuş seslerinden sonra;Brüksel'in karanlık sabahlarını çabuk unutmuşum.Dolayısıyla perdeleri hiç açmadan süratle hazırlandım.perdenin gerisinden günün aydınlandığını farkediyordum.Ama dışarıya hiç bakmadım.Ta ki sokak kapısını açana kadar.Bir an donakaldım. Her taraf bembeyazdı!! Ancak eve kuru bir havada giren ben ;bir anda nerede olduğumu şaşırdım kaldım.Hani çizgi filmlerindeki gibi,adam sokak kapısını açar ve suya düşer ya..benimki de o hesap..hemen algılayamadı gözlerim..Burası neresi,nereye geldim Allahım.??10 saniye öylece etrafa bakıp kapıyı geri kapattım.Hemen içeri girip yün kasketimi buldum.Mickey Mouse daki köpek Goofy gibi kulaklarını da indirdim ve yola çıktım.Tatil günleri sona erdi,anladım..:))
BODRUM GÜNLERİ
Oysa daha bir hafta önce soğuk ama güneşli ve dingin Bodrum sokaklarını arşınlıyorduk..Herşey bıraktığım kadar güzel ve samimiydi.Üzerine bir de İstanbul'dan çok sevdiğim iki dostum geldi. Melike Amerika yolculuğu öncesi biraz Bodrum'da soluklandı;Berrinse hem arkadaşı Handan'ı hem de beni ziyaretiyle mutlu etti.Dolayısıyla beklenmedik kesişmeler sonucu biraraya gelen bu grup sohbeti ve yeni yıl umutlarını paylaştı..Hiçbirimiz tozpembe değildik hatta içimizden bazıları griye bile çaldı ama paylaştık,derleştik ve boşverdik.Kadıkalesi'ndeki salaş balık lokantasında çıtır çıtır yanan şöminenin önünde kafa çektik.Ve tabii alışveriş yaptık!! Ayakkabı çantacı dolaşıp durduk..İçimiz dondu,denize karşı oturup sıcak sahlep içtik..Yılbaşı gecesi bir eksikle (Melike İstanbula döndü) Bodrumda havai fişekleri izledik. Hiçbirşey abartılı değildi ve sanırım güzel olan da buydu..