28 Ekim 2008 Salı

EV ISLERI

Yolum yeniden IKEA'ya düştü..Haftasonu yaşadığım aksilikten sonra bu sefer ne alacağımı bildiğim için işlerimi çabucak hallettim.Salonuma oturma takımı ve halı aldım,biraz da mutfak için ıvır zıvır.Gelelim bunları nasıl taşıdığıma..Öncelikle buradaki bir yenilik;IKEA'nın kendi eve servis sisteminin yanısıra burada özel bir taksi-kamyonet hizmeti var..Şehri bölgelere ayırmışlar ve 500 kg a kadar yükleyip götürüyorsunuz. Benim evim merkezde olduğu için birince bölgede yer alıyordu ve eve kadar 30 avro tutuyordu.Ancak önemli ayrıntı arabada sadece şöför var;taşıyıcı bulunmuyor..Yani şöförün kolileri kamyonete koymasına da yardım etmek gerekiyor!! Başka çare yoktu ama biraz belim ağrıdı tabi. Bizim kamyonette Uzakdoğulu bir kız daha vardı.Sanırım aynı bölgede olan müşterileri birleştiriyorlar..Tabi bu sayede kazandıkları parayı da ikiye katlıyorlar.
Neyse eşyaları arkaya atıp çekik gözlü kızla öne oturduk.Yolda giderken annem aradı.Eşyalarla yoldayım deyip kapattım.Bu detayı yazıyorum.Nedeni birazdan anlaşılacak..Neyse efendim;önce diğer kızın evine geldik.Onlar şöförle eşyaları indirirken ben arabada bekledim..Buraya kadar herşey iyiydi ama üstüste koyduklarında gecekondu gibi yükselen koca koliyi eve nasıl taşıyacaktım?
106.1 FM
Birazdan şöför arabaya bindi.. Hareket ettik ve Kuzey Afrikalı olduğunu tahmin ettiğim adam bana dönüp ''Türk müsünüz ? '' dedi. Birden durdum;evet deyince;İstanbul;Taksim;Madison Hotel; 10 yıl önce diye tek kelimelik bir diyalog başlamış oldu..O İstanbulda bildiği gördüğü tarihi turistik yerleri saydıkça,ben de ne yapayım..Ooo ne güzel bravo diyerek eşlik ettim.Faslıymış..İstanbula gelmiş;pek beğenmiş.. İngilizce bilmiyordu ama Türklerin Schaarbek'te Faslıların Maalbeek'te oturduğunu öğrendim.Bu tek kelimelik diyalog sürüyordu ama ben de bir yandan Türk olduğumu nasıl çözdüğünü anlamaya çalışıyordum..Adam nereden anlamış olabilirdi ki? Ne faturada ne de alnımda yazıyordu(haha) Sonra aklıma geldi.. Annem ve telefonu!! Bana ''Tamam '' kelimesini bildiğini söyleyince anladım ki,anneme muhtemelen tamam derken duymuştu..Sonra daha da ilginç bir gelişme olarak bana fm bandında Türk radyosu buldu.. Hiç duymadığım bir şarkı çalıyordu!! Radyodan yükselen içli bunalım şarkı eşliğinde eve ulaştık..Sonra korktuğum başıma gelmedi..Eşyaları içeri taşımama yardım etti..Ben de üzeri kendisine kalsın diye ona 40 avro verdim.Artık evimde eşyalarım vardı..Bütün akşamım koltukları kutularından çıkarıp döşemelik kumaşları ütülemekle geçti..Son olarak çamaşır makinası ile ilgili gelişmeleri de anlatayım..Dün sabah tamirci geldi. Meğer makinanın kapağının içindeki lastik var ya;işte o delinmiş..Makina eski bir model;bulmaya çalışacağını söyledi.Bakalım bulunca arayacak..Efendim ev işleri önemli işler..Şimdilik gelişmeler böyle..

27 Ekim 2008 Pazartesi

KÜREK MAHKUMU

Bu satırları gecenin 1’inde yazıyorum..Ayaklarım çoraplarım ve terliklerim su içinde.. Şu anda salonda çorapsız bir sandalyeye tüneyip azıcık ısınmayı bekliyorum..Aşağı kattan çamaşır odasından geliyorum.Bir hayli ıslandım,sinirlerim yıprandı ,uğraşım saatler sürdü.Aslında her şey yarın sabahın provası için başladı..Evsahibim Dolunay çamaşır makinası su akıtıyor demişti.Ben de bu sürede makinayı çalıştırmayıp ufak tefek eşyaları elde yıkayarak idare etmiştim.Malum İstanbul dönüşü kıyafetler birikti,artık makinayı çalıştırmak gerekecekti.Dolunay bir tamirci numarası verdi ve ben de onu yarın sabah için makinaya bakmaya çağırdım. Ancak bir sorun vardı.. Makinayı hiç çalıştırmadığım için sorun ne dediğinde adama verecek bir cevabım yoktu..Bu nedenle gece 22.00 sıralarında kot pantolonumu yıkarım diyerek aşağıya indim.
FIŞ FIŞ KAYIKÇI
Kot pantalonu içine attım;makine su almaya başladı ben de biraz bekleyip yukarı çıktım.Yaklaşık 15 dakika sonra geri gittiğimde alt katı neredeyse su bastığını gördüm!! Makine su akıtmıyordu,su bırakıyordu.Yani her su boşalttığında onca su makinanın altından dışarı akıyordu. Yerler fayans ve bir minik gider var..Makinayı durdursam;bu sefer içindeki su kalacak mı akacak mı onu bilemedim. Çalıştıkça akan suyun hızına yetişemedim.Elimde bir fırça saatler boyunca suyu gidere doğru itip durdum.Hani çocukluğumuzda ‘’fış fış kayıkçı’’ diye bir tekerleme vardı..’’Kayıkçının küreği,akşama fincan böreği..’’ Gecenin bir yarısı halime bakıp gülümsedim..Arada fırçanın sapı alçak tavana ya da sağa sola çarptıkça,komşular şikayet eder mi diye de düşünmedim değil..Meğer son darbe en son gelecekmiş..Mücadelem sürerken bir anda dehşetle makinaya baktım..Her ne program seçtiysem bilmiyorum makina ikinci kez su almaya başlamıştı.. Düşünebiliyor musunuz?? Şaka gibi..Yoksa bir bilimkurgu filmine girip bir kürek mahkumu mu olmuştum ? Sonsuza kadar taşan suları gidere doğru mu fırçalayacaktım?? Makinaya koştum..ayarları ileri geri çevirdim,bir program bulmalıydım,ama ne yaptıysam yapayım makina suyunu almıştı bir kere.. ve çilem ikinci kez başladı.. Bu kez kısa bir program seçtim seçmesine ama makinadan taşacak su sonuçta aynıydı.Sabırla bitmesini bekledim..Sonra bir havlu bulup fazla suları da üzerinden sildim . Nemli odadan yukarı çıkarken daha da endişelendim..Makinanın yanında kurutma makinası ve derin dondururcu çalışıyor..Hepsi fişe takılı. Bu makine şelale misali herseferinde taşacaksa elektrik için de gayet tehlikeli bir ortam olduğu kesin.Onu da geçtim;bu sular diğer iki cihazın altını muhtemelen çoktan çürütmüştür..Ne olacak bilmiyorum.Yarın tamirci gelecek..tek tesellim artık ona problemin ne olduğunu söyleyeceğim ..

BİR ŞEHRE DAHİL OLMAK

Bir şehri nasıl severim diye düşündüğünüzde,yeni gelen biri olarak cevap basittir aslında..Evinizi kurmayı denersiniz..Geçen 3 ayda kendimle ilgili hiçbir adım atamadığım için;bu süreç de benim için yeni başlıyor..Pasaportumun üzerinde 8 gün içinde adresinizi bağlı bulunduğunuz belediyeye bildiriniz diye bir yazı vardı..gelir gelmez belediyeyi aradım..Dediler ki onun öyle yazdığına bakmayın;size ancak 1 ay sonrasına randevu verebiliriz. O gün tesadüfen uluslar arası bir konferans vardı.orada gördüğüm Türk gazetecilere sordum.İçlerinden biri dedi ki;hiç bekleme.Türk usulu sabahtan atla git. Yoksa bunlara kalsa işi çok yavaştan alıyorlar.Aynen uyguladım..Ertesi sabah erkenden belediyeye gittim. Direk yabancılar servisine gidip müdürü görmek istiyorum ;beni çağırdı görmem gerekiyor dedim.Buradakiler alışık değil tabi bu yöntemlere..Müdür gelince de;sakin sakin derdimi anlattım. İşin acele olduğunu tatlı dille anlatınca;kadın benim işlemleri hemen başlattı!! Ancak işlemler başlaması ile bitmiyor tabi.. Önce eve polis gelecekmiş. bakalım gerçekten o adreste yaşıyor muyum diye. Usul böyleymiş;görsünler diye posta kutusuna ve zile ismimi yazdım.Evde bulamazlarsa bir kağıt bırakıp belediyeye davet ediyorlarmış ve bu da 2 hafta falan alıyormuş.Her durumda bu konu bir zincirin başlangıç halkasıydı;bu sayede geçici basın kartı için bir ikametgah kağıdım oldu.

GEÇİCİ BASIN KARTI

Ertesi gün Dışişleri bakanlığı yabancılar servisine gittim. Aslında belediyeye gittiğim gün öğleden sonra gidebilirdim ama her şey malum randevuyla.İstanbul Başkonsolosluğuna verdiğim bütün belgeler kadının önündeydi.Dosyanın son durağı orasıymış demek ki.Neyse ilgili kadın bana 6 aylık geçici basın kartımı verdi. Burada kalma süremi basın kartının süresi belirliyormuş. Yani burada çalışma vizem basın kartım anlamına geliyor.Bu nedenle bu kartı belediyeye götüreceğim ki bana o süre için oturma hakkı verecekler.Hepsi birbirine bağlı diyorum ya;gerçekten öyle..Belediye bana oturma kağıdını verince bu kez basın enformasyona gidip 2 ya da 3 senelik kart için başvuruluyormuş..yani bir düzen içinde hareket ediyorlar ama bilginiz ve zamanınız olmalı..

EVİN İHTİYAÇLARI

Gelelim eve..Evin ihtiyaçlarını tamamlamak için haftasonu harekete geçtim.İlk etapta bir televizyon ve salon takımı almam gerekiyordu.Televizyon için Dolunay‘ların burada yaşayan bir arkadaşı yardım etti.Cumartesi günü bir toptan alışveriş mağazasından aldık.Ancak maalesef internet bağlatmadan televizyon izlenemiyormuş.Öylece kutusunda bekliyor.Hani diyorum ya bilgi ve zaman diye.Bende ikisi de olmayınca başımı aksiliklerden kurtaramıyorum.salon takımı için yapabileceğim tek hamle IKEA'ya gitmekti. Bu koşturma içinde iş çıkışları 2 kez gidip ölçü aldım,fiyat baktım.Pazar günü koşturarak gittim.Hemen sipariş verdim.Sıradan orta karar bir oturma takımı bir halı ve mutfak için ufak tefek ihtiyaçlar aldım. Kasaya geldim,kartımı cihaza koydum,ve cihaz yetersiz tutar dedi!! Nasıl olur? Aylardır bu ihtiyaçlarım için tututyorum o birikimi..Bir kez daha denedim..Yine aynı! ve kız demez mi,haftasonu başka harcama yaptıysanız limitiniz dolmuştur diye!! Düşünün dün televizyon aldım diye bugün alışveriş yapamıyorum. Kuyruktayım arkamda onlarca insan.Paranla rezil olmak buna denir! Ve kös kös herşeyi ama herşeyi bırakarak oradan ayrıldım.Aldığım koltuk da iptal oluyormuş,tekrar sipariş etmek gerekecekmiş..Gerçekten benim de sinirlerimin bir potansiyeli var.Herşey mi aksi gider bilmiyorum.Adeta pembe panterin yağmur bulutu ile geziyor gibiyim.Ama durun meğer günlük limitim bitmemiş..Meğer akşama beni başka süpriz bekliyormuş haberim yokmuş..

YİNE YENİ YENİDEN

Bir süredir bu sayfadan uzak kaldım. Ani bir İstanbul ziyareti yapmam gerekiyordu.Çalışma vizem çıkmadığı için Belçikadan çıkış yapmam gerekti.Bu sayede bir hafta içinde İstanbul ve Ankara’ya gittim. Ailemi gördüm.Çok koştum ;ayrıca kimseye yetemedim.İstedim ki;şu geçen 3 ay zarfında bana arkadaşlık elini uzatan özel dostlarıma en azından 1 saatimi ayırayım.Bana gösterilen değere ufacık bir karşılık sunayım. Ama İstanbul ve arabasız olmak işleri zorladı. Yine de elimden gönlümden geldiğince herkese bir merhaba demeye çalıştım.Orada olduğunuz için teşekkür ederim.
FARKINDAYIM
3 ayın ardından İstanbula gelmekle nefes aldım.Adeta boğulmadan yüzmeye çalıştığım bir okyanusta bir sala tutunmak gibiydi. Bu ziyaretin bana kattığı çok önemli artılar oldu.Özellikle dönüş yaptığım gün bunu yaşadım.paylaşayım.Şunu fark ettim ki son 3 aydır hep bir cam fanusun arkasından bakar gibi bakıyordum yaşama.Yani mücadele ediyordum ama dahil olmuyordum.İlişik yaşıyordum.İçinde değil. Soluk karanlık binalar belki benim ruh halimi yansıtıyordu. Ne zaman ki İstanbul dönüşü tekrar havalimanına indim.Etrafıma baktım. Ve dedim ki..’’yaşama direnmenin anlamı yok..bir süre burada yaşayacaksın..alışmaya başlasan iyi olur’’.

8 Ekim 2008 Çarşamba

TAKSİLER

Ne zamandır yazmak istiyordum..Vakti geldi..Burada en çok hangi konuda zorluk yaşıyorsun diye sorarsanız,taksi bulmayi ilk beşte sayarım..!! Sanmayın şehirde taksi yok ,var ama bulmak ne mümkün. Pek düzenli pek sistemliler ya,mutlaka telefon ile arayıp çağırıyorsunuz. Yolda neredeyse hiçbir taksi durup sizi almıyor.Sadece isminiz cihazda yazıyorsa adam sorup sizi alıyor.Çünkü siz taksi şirketini arayıp telefonunuzu tuşluyorsunuz .Karşınıza bir yetkili çıkıyor bulunduğunuz adresinizi söylüyorsunuz.İsminizi soruyorlar ve kayda alıyorlar. Size 10 dakika içinde bir taksi geleceği söyleniyor.Çağrınız taksilerdeki çağrı cihazlarına iletiliyor. Kim yakınsa galiba ya cihazı tuşlayıp ya da merkezi arayıp kabul ediyor.Diyeceksiniz ki ne güzel düzenli adamlar.Ama bir haber dönüşü yaklaşık yarım saat kapıda taksi beklediğinizde aynısını düşünmüyor insan. Çünkü eğer adres yakın mesafede ise çoğu tercih etmiyor ve size 10 dakika sonra bir araba gelecek dense de bazen süre uzadıkça uzuyor. Bu arada önünüzden boş taksiler geçiyor ve hiçbiri almıyor;sinir bozucu.Bir başka konu havalimanı taksileri. Kent içinde çalışmaları yasakmış. Yani söylenen bu. Bir adam önünüzde havalimanı taksisinden indi aman dönüşte bineyim derseniz,onlar da almıyor.İstanbul gibi bir şehirden geldikten sonra bu sakinliğe alışmamışız ne yalan söyleyeyim.Yani her işimiz düzenli ve zamanımız geniş olsa ;ne önemi var...

6 Ekim 2008 Pazartesi

GREV VAR..ULASIM FELC..

Efendim ilk kez yeni evden işe gidicem ya;mutlaka bir ilginçlik olacak..olmasa şaşardım..Evi işe yakın insan modunda sabah oyalandım da oyalandım.Ne de olsa tam 15 dakika sürüyordu hesaplamıştım.Gelgör ki metro istasyonuna geldiğimde hafif bir tenhalık hissetmedim değil.. Neyse sorumlu vatandaş modunda kartımı da okuttum (en çok ona yanarım haha) indik dehlizin dibine hiçbir sinyal yanmıyor.. Zaten 2 dakika sonra her dilden anons yapıldı;grev var hatlar çalışmıyor diye..Kös kös yukarı çıkarsın;tıpış tıpış işe yürürsün..İyi oldu aslında sabah sporuna başlamış oldum.

GENEL GREV

Meğer ülkedeki üç büyük sendika artan enflasyon ve yaşam giderleriyle orantılı ücret artışı talep ettiğinden ülke genelinde 1 gün greve gitmiş. Banliyö;tramvay.metro hatları çalışmadı. Otobüsler sadece belli hatlarda çalıştı.Hükümet 14 ekimde 2009 bütçesini meclise sunacakmış,sendikalar ondan önce talepleri dikkate alınsın diye bu greve gitmiş.. Bunca detayı öğrenince haberi de yazdım tabi..Akşam da yine aynı şekilde yürüyerek eve döndüm.Market alışverişi yapacaktım,eve kadar yürüyemem diye bakalla idare ettim..

ÇALIŞMA VİZESİ

Sosyal haklar deyince,kendimle ilgili bir konudan da bahsedeyim. Halen çalışma vizem çıkmadı. Burada halen yeşil pasaportla sağlanan 3 aylık süremi kullanıyorum.Bu süre 16 Ekimde doluyor. O tarihten sonra burada çalışmam mümkün değil. Bunca koşturma arasında bir de bu işle uğraşıyorum. Aslında benden önceki çalışanlarla ilgili bazı konular yüzünden benim vizeyi bekletmişler; daha 10 Eylülde gelmiş evraklar Belçikaya.Halen bekleme devam ediyor..Zaten 10 gün içinde çıkmazsa temelli dönmek durumundayım. Eğer;çıkarsa bu kez vizeyi İstanbuldan almam gerekiyor. Buradan işlem yapılmıyormuş. Valla işte buna üzülmedim.Açıkçası dört gözle bunu bekliyorum..

5 Ekim 2008 Pazar

BEYAZ GECE ..AMAN NE GECE




Efendim bu haftasonu evime taşınmanın şerefine bir iki akşam dışarı çıktım.
Hemen anlatayım.
Seyahat dönüşü Baharı aramıştım. Dün akşam Bahar ve erkek arkadaşı Jeremy ile buluştuk. Onlar şehir merkezine çok yakın oturduklarından evlerine yakın bir restaurantta yemek yedik.Brükselde tüm olumsuz hava koşulları ve şehrin bürokratik görünüşüne rağmen güzel olan yanlardan biri restaurantlar. Keşfetme şansım pek olmuyor ama her damak zevkine uygun yer bulmak mümkün görünüyor. Neyse efendim;aylardır içim şişmiş koşturmaktan laf lafı açtı güzel bir yemek oldu.Sonra bana dediler ki;gel dışarı çıkalım bu akşam Beyaz Gece. Ve senede bir kez kutlanıyor ??
NUIT BLANCHE
Sanırım 2002 de Paris'te başlayan bir gelenekmiş.Bütün gece müzeler;sanat galerileri ve barlar açık ve insanlar kültürel etkinlikleri izleyip sokaklarda dolaşıyor..Şimdi bunun neresi ilginç diyeceksiniz..Biz İstanbullular için inanın hiç değil.. Birçok binaları ışıklandırmışlar;müzik çalıp lazerle ışık gösterisi yapıyorlar..Başka? Pekbir şey yok..İnanın 10 derece gece ayazında insanlar meydanlara toplanıp öyle ışıklı binalara bakıyor..Bana pek orjinal gelmedi;ne yalan söyleyeyim. Ayrıca soğuktan dondum.Ancak burada akşam 20.00 den sonra açık dükkan bulamadığınız düşünüldüğünde onlara pek ilginç geliyordur;orası kesin.Yine de eğlendik tabi..Baharın işyerinden arkadaşları ile meydanda buluştuk. Biraz sohbet edip sonra dağıldık..
MEYVE BICAGI
Haa..bir de onlarla buluşmaya giderken metroda ya çok sarhoş ya da uçmuş genç bir çocuk yanımıza geldi..Önce Bahara laf attı. Yanına Jeremy gelince de ;cebinden meyve bıçağını çıkarıp sallamış. Ben bu arada kafam önde çantamı kapattığımdan maalesef olayı göremedim. Kafamı kaldırdığımda çoktan arkasını dönmüş gidiyordu. Kısa boylu çelimsiz Kuzey Afrika ya da Arap kökenli biriydi. Kafası iyi olduğundan ne söylediğini ne de yaptığını bilmez bir hali var gibiydi. Neyse yine de polisi aradılar.Durumu söyleyip çocuğu tarif ettiler. Bu davranış bile farklı bir ülkede olduğumu düşündürdü.Biz nereden bulacaklaaaar diye baştan aramayız;ne bileyim.
BELCIKA'DA TURKLER
İki gün önce bir ufak sosyalleşme etkinliğim daha oldu onu da bahsetmeden geçmeyeyim. Seyahatten döndükten sonraki sabah telefonum çaldı. Burada beraber çalıştığımız gazetecilerden Cumhuriyet gazetesi muhabiri Çimen aradı..Benden bir rapor almıştı;onda kalmış hem onu vermek hem de beni ahbaplarıyla tanıştırmak için yemeğe davet etti. Memnuniyetle kabul ettim.Adres neresiydi? Ev sahiplerimin lokantası..Burada Türklerin ve Avrupalıların Türk yemeklerini yedikleri en önemli mekan ''La Sublime Porte'' isimli restaurant.Fransızca 'Bab-ı Ali' demekmiş.. Sahipleri Sıtkı ve Dolunay Uluç çifti.Neyse hem uzun süredir burada yaşayan ve önemli şirketlerde üst düzey yöneticilik yapan bir kaç aile ile tanıştım.Hem de çoluk çocuk bayram yemeklerine ve sohbetlerine dahil olmuş oldum.Restaurantta müzik de yapılıyor.Bir Yunanlı gitaristin ardından;Dolunay keman;gazeteci Zeynel Lüle piyano çalıyor.Gece hep beraber şarkılara eşlik edilerek sona erdi.Güzeldi.Tüm bu sosyalleşme etkinlikleri benim için çok önemli.Şurası bir gerçek bu insanlar da beni yeni tanıyorlar.Bakalım hangileri ile arkadaş olacağız ;samimiyet kuracağız ya da hiç kuramayacağız ;bunu zaman gösterecek.

EVIME TASINDIMMMM !!!!






















Aylardır kurmak istediğim cümle buydu işte..İnanın bir adresimin olması harika bir his.Bir yastığımın bir nevresimimin olması.Strazburg seyahati dönüşü ilk kez evimde uyudum ve sabah yatak odamda uyanmak harika geldi..Gelelim detaylara. Hatırlayacaksınız bundan yaklaşık bir ay önce emlakçılarla umutsuz ev arayışlarım sürüyordu. İşte o günlerde bir telefon geldi.Burada Anadolu Ajansı muhabiri Sıtkı Uluç aradı.Kendi kiracılarının çıkacağını ve halen bir ev arayıp aramadığımı sordu..Aramaz olur muydummm?? Arıyordum elbet.Bunca koşturma içinde birara eve 10 dakika arabayla gelip baktık.Fazla düşünmeme gerek yoktu;kirası da bütçeme uyunca tamam dedim.Ancak kiracıların içinden çıkması ve benim bu seyahatler araya girince ;ancak bu hafta evime kavuşabildim.

UFAK BİLGİLER

Ev Etterbeek bölgesinde.İşe metroyla 1 durak mesafede.Hani buraya geldiğim ilk haftasonu yürürken gördüğüm bir semt vardı ya;ismi Merode.İşte oraya çok yakın.Temiz kalpliyim herhalde :)) Neyse bu civarda evlerin çoğu restore edilmiş.Benim bulunduğum apartman da 1925 yapımı.Ben giriş katında oturuyorum.2 odalı bir ev..Size fikir versin diye sağanak yağmura rağmen iki kare fotoğraf basıp içeri kaçtım..Henüz evin içinden foto çekmiyorum çünkü daha herşey havada ve alınacak eşyalar var..Öncelikle bir televizyona daha sonra da bir salon takımına ihtiyacım var. Ayrıca halı ve ufak mutfak eşyaları gerekiyor. Sanırım hepsi zamanla halledilecek şeyler.Şimdi bavulları açmaya başladım..Önemli olan başlamaktı..